Yorumlar
Bahtiyar Hidayet
küçük mutluluklar sonunda büyük seadetler demek

Bazı sabahlar, dünya sanki nefes almayı unutmuş gibi uyanır. Pencereden içeri dolan ışık bile isteksizdir; perdelerin arasından sızarken griye çalar. Oysa insan, ne kadar yorgun olursa olsun, bir yerinde hâlâ yaşamak isteyen bir kıvılcım taşır. İşte o kıvılcım, küçük mutlulukların adını fısıldar bize — bir fincan çayın buharında, bir çocuğun gülüşünde, sokaktan geçen kedinin gözlerindeki merakta…
Küçük mutluluklar, büyük sorunların gölgesinde büyüyen çiçekler gibidir. Gölge, onların ışığını engellemez; sadece daha derin kökler salar o çiçekler toprağa. Çünkü insan, varoluşun en karanlık noktasında bile kendine yaşama nedenleri bulur. Kimi zaman bir şarkının satır arasında, kimi zaman bir kitabın cümle kenarında saklıdır o nedenler.
İçimizde kırılan şeyler vardır, evet. Fakat her kırığın içinden bir ışık sızar. O ışık, bize hayatın sadece büyük sevinçlerle değil, küçük dayanıklıklarla da sürdüğünü hatırlatır. Bir çiçeği sulamak, sabah penceresini açıp gökyüzüne bakmak, kendine “bugün de buradayım” diyebilmek — belki de bütün mucize budur.
İnsanın yaşama tutunuşu çoğu zaman fark edilmeyen bu anlarda gizlidir. Büyük mutlulukların yankısı çoktur ama ömrü kısadır; küçük mutluluklar sessizdir ama kalıcıdır. Onlar bizi dış dünyanın sertliğinden koruyan, iç dünyanın duvarlarını ayakta tutan görünmez tuğlalardır.
Hayatın yükü bazen omuzlarımızı bastırdığında, küçük bir gülümseme bile bir dağın yerini değiştirir. Çünkü insan, sadece nefes alarak değil; anlam bulduğu her küçük ânın içinden yeniden doğarak yaşar.
Ve belki de insanı yaşatan şey, bütün o karanlıkların ortasında, hâlâ bir ışığın var olduğuna inanma cesaretidir. Küçük mutluluklar, işte o cesaretin dilidir — sessiz ama kalpten konuşan bir dil.

Yorum Yazın