Cumhuriyet'in Laik Kalesi ve Özgürlük SembolüHatay, Akdeniz'in incisi, tarih boyunca farklı inançların, kültürlerin ve kimliklerin kesişim noktası olmuş bir coğrafya. Bu bereketli topraklarda yaşayan Arap Alevileri –ya da Nusayriler olarak da anılan topluluk– , asırlardır Hz. Ali'ye ve Ehlibeyt'e bağlılıklarıyla tanınır. Onlar için inanç, gizli cemlerde, türbe ziyaretlerinde ve Gadir-i Hum gibi kutsal bayramlarda gizlenmiş bir direniş mirasıdır. Ancak 29 Ekim, bu topluluğun takviminde bambaşka bir yer tutar: Cumhuriyet'in ilan edildiği o gün, onlar için sadece ulusal bir bayram değil, varoluşsal bir kurtuluş ve laik özgürlüğün taçlandığı andır. Hatay'daki Aleviler, bu tarihi en önemsedikleri günlerden biri olarak görür; çünkü Cumhuriyet, yüzyılların baskısından kurtulup eşitlik ve inanç özgürlüğüne kavuşmalarının anahtarıdır.Hatay'ın hikayesi, Cumhuriyet'le doğrudan iç içedir. 1939'da Türkiye'ye katılımıyla "Hatay Olayı" olarak bilinen süreç, Arap Alevileri için dönüm noktasıdır. Fransız mandası altında yıllarca özerklik mücadelesi veren bu topluluk, katılım referandumunda büyük ölçüde "evet" oyu vererek Türkiye'yi seçti. Neden mi? Çünkü Osmanlı'dan kalan şer'i hukuk ve mezhepsel baskılar altında ezilen Aleviler, yeni Cumhuriyet'in laiklik ilkesini bir kalkan olarak gördü. Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde ilan edilen Cumhuriyet, saltanatın ve hilafetin kaldırılmasıyla birlikte, inançlarını gizlemek zorunda kalmadan yaşama umudunu verdi. Hataylı Arap Alevileri için 29 Ekim, bu katılımın habercisi gibi; zira 1938'de bağımsızlığını ilan eden Hatay Devleti'nin meclisi, tam da Cumhuriyet'in ruhuyla şekillendi. Oylarında Ermeni ve Arap Alevilerin ağırlığı, Türkiye'nin çoğulcu yapısını pekiştirdi.Peki, bu günün mahiyeti nedir? 29 Ekim, Hatay Alevileri için salt bir kutlama değil, kimlik mücadelesinin zaferi. Laik Cumhuriyet, Alevilerin cemevlerini, dedelerini ve geleneklerini mezhepsel merkezli bir sistemin gölgesinden kurtardı. Yıllarca "fellah" ya da "Arap uşağı" diye damgalanan bu topluluk, Cumhuriyet'le eşit vatandaşlık kazandı. Onlar için bayram, fener alaylarında, şiirlerde ve marşlarda yankılanan bir özgürlük narasıdır: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!" Bu söz, Hz. Ali'nin adalet mirasıyla örtüşür; zira Alevilikte adalet, zulme karşı duruştur. Hatay'ın Samandağ'ından İskenderun'una, bu bayramda evlerde herise pişer, kurbanlar paylaşılır –Gadir-i Hum geleneklerini andıran bir ritüelle– ama bu kez ulusal bir coşkuyla. Son yıllarda ise, 2025'te gündeme gelen "Alevi Açılımı" söylentileriyle, 29 Ekim daha da anlam kazandı; cemevlerinin ibadethane statüsü ve dedelere Diyanet payı gibi talepler, bu günde yankı bulabilir.Önemi ise derindir: Hatay Alevileri için 29 Ekim, asimilasyon korkusunu yenmenin simgesidir. Savaşın gölgesinde, Suriye krizinde bile laik Türkiye'yi sığınak gören bu topluluk, Cumhuriyet'i "iyilik yolunun taşları" olarak tanımlar. O, sadece bir tarih dersi değil; geleceğe dair bir vaattir. Genç nesiller, deprem yaralarını sararken bile bu bayramı kutlar; çünkü Cumhuriyet, inançlarını yaşatmanın, kültürlerini çoğaltmanın teminatıdır. Hatay'da 29 Ekim gecesi gökyüzü roketlerle aydınlanırken, Aleviler bilir ki: Bu ışık, karanlığa meydan okuyan bir meşaledir. Eşitlik, adalet ve özgürlük –işte Aleviliğin özüyle Cumhuriyet'in ruhu, Hatay'ın kalbinde birleşir.
Yorum Yazın