Yorumlar
ÜMİT ŞEVKİ SOMYÜREK
Emeğinize şükranlarımı sunuyorum sevgilerÜMİT ŞEVKİ SOMYÜREK
Emeğinize şükranlarımı sunuyorum sevgiler

Yine özledim seni. Senin dünyanı o kadar merak ediyorum ki… Bir gün ben susayım da sadece seni, senin dünyanı dinleyeyim; usanmadan saatlerce. Mesela, sizde de bizdeki gibi sınıf farkları var mı? Zenginlik, yoksulluk, kutuplaşmalar… Din ya da ırk farkları? Bizim dünyamızdaki kapitalizm, faşizm, komünizm gibi sistemler sizde de var mı?
Aklımdan hiç çıkmayan bir soru var: Acaba dünyayı yaşanmaz hale getiren bu sistemler mi? Rejimlerin içinde savrulan, kendine yer arayan, ama çoğu kez mutluluğu bulamayan insanlar… O an çocukluğum düşüyor aklıma. Erzurum’da, üç katlı eski bir evde başlayan mütevazı bir hayat… Babamın eve getirdiği o üç tekerlekli, boyaları solmuş bisikletle ya da ahşap bir arabayla mutluluğun doruklarına çıktığım zamanlar. Sonra, dayımın el yapımı oyuncağı; bana kalansa yıllar sonra bile unutamadığım üç küçük mutluluk. Halkımız birbirinden çok da farklı değildi o zamanlar. Ne zengin için ne de yoksul için lüks arayışı hayatın merkezindeydi. Huzuru, basit şeylerde bulurduk.
İstanbul’a taşındık sekiz yaşımda. Kapitalizm, burada Anadolu’daki gibi hafif rüzgârlarla değil, sert fırtınalarla etkisini gösteriyordu. Gün geçtikçe “yeni” peşinde koşan, sahip olma arzusuyla dolu bir toplum oluşuyordu. Artık herkes sahip olmanın mutluluk getireceğine inanıyordu. Küçük hayaller yerini büyük, süslü rüyalara bıraktı.
1960’ların başıydı. Sokaklarda Chevrolet’ler, Mustang’ler dolaşır, çocuklar gibi biz yetişkinlerin de hayallerini süslerdi. Fakat zamanla fark ettik ki, kapitalizmin bu renkli rüyası bir hayalden ibaret. Maddi refah, anılarımızı çalan ve bizi tüketen bir düzene dönüşmeye başlamıştı. Her şey hızla kayboluyordu; sadelik yerini gösterişe, insanlar arası bağlar yerini mal mülke bıraktı. Aileler de çocuklarını bu kıyasıya yarışın içine dahil etti. Kıyafetler değişti, oyuncaklar daha pahalı oldu, evler gösterişe göre yenilendi, toplumsal bağlar sarsıldı.
Bir zamanlar bir çocuğu eski bir bisikletle mutlu edebilirken, şimdi neredeyse her şeyin yenisini arıyoruz. Günümüzü gün ederken boynumuzda yavaş yavaş ağırlığı artan bir yük hissediyoruz. Aldığımız borçlarla bağımsızlığımızı, bir çocuğun saf gülüşünü, insanlığımızı kaybediyoruz. Kapitalizm, bir zamanlar hayran kaldığımız bir rüyayken, bugünün soğuk gerçeğine dönüştü. Borçlar, tüketim hırsı, gösteriş… Her şeyimizi alıyor; değerlerimizi, inançlarımızı ve en acısı da insanlığımızı bizden çalıyor.
Bugün, elimizde kalanlar ise çocukluk hatıralarımızda saklı. Kapitalizmin esaretinde tüm bunları kaybettik; bir başkasının yaşadığı hayata imrenirken, kendi huzurumuzu yitirdik. Değişen, modası geçen giysiler gibi duygularımızı da eskitiyoruz. Gerçekten yaşamak buysa, özlemini duyduğumuz basit şeyler neye benziyor? Dostum, bu uzun sohbette seni çok yordum. Beni dinlediğin için teşekkür ederim.
Ümit Şevki Somyürek

Yorum Yazın