Sofranda Bal Varsa, Bağdat’tan Atlı Gelir
İnsan, en çok varlığında yalnız kalır.
Çünkü para, sadece cüzdanı değil; kalpleri de değiştirir.
Eskiden “canım” diyenler “çıkarım” demeye başlar.
Yoksulluk sabır ister ama varlık, sabırdan fazlasını:
Gerçeği ayıklama cesaretini…
“Sofranda bal varsa, Bağdat’tan atlı gelir.”
Bu söz, halkın dilinden düşmeyen bir hakikattir.
Balın kokusu uzaktan gelir,
ama arının iğnesi hep sana kalır.
Bir adam düşün…
Yıllarca emeğiyle, alın teriyle yaşar.
Bir gün olur, hayata yenik düşer; işi biter, parası kalmaz, dostları dağılır.
Karısı, sabır yerine serzenişi seçer.
Gözleri, yokluğu değil; yokluktan kaçışı arar.
Ve bir sabah, hiçbir açıklama yapmadan gider.
Arkasında, bir fincan soğumuş kahve,
bir de kırık bir gurur bırakır.
Adam sessizdir ama pes etmez.
Yeniden başlar, geceyi gündüze katar.
Hayat, bir yerden sonra adaletini gösterir.
Yıllar sonra, aynı adam zengin olur.
Şöhret, servet, saygınlık…
Ne ararsan vardır artık.
Ama dikkat et! işte tam o sırada,
Bağdat’tan atlılar yola çıkar.
Kadın geri döner…
Yüzünde pişmanlığın değil, planın çizgileri vardır.
“Geçmişi unutalım” der,
“Ben seni hâlâ seviyorum.”
Oysa sevdiği, adam değil; adamın evi, arabası, hesabıdır.
Sofrada bal vardır çünkü…
Ve bal, çıkarcıların dilinde hep tatlıdır.
O adamın çocukları da vardır.
Bir zamanlar babalarını suçlayan,
“Bize ne verdi ki?” diyen çocuklar.
Babaları şöhret olunca birden “Biz seninle gurur duyuyoruz” derler.
Oysa gurur duydukları, babalarının kalbi değil, isminin yankısıdır.
Soyadı, parayla birlikte değer kazanmıştır.
Sevgi değil, çıkar büyütmüştür onları.
Ve adam bir akşam, kalabalığın ortasında fark eder:
O kadar çok insan vardır etrafında,
ama kimse gerçekten yanında değildir.
Parası varsa ilgi, yoksa sessizlik.
Sağlıklıyken çevresi doludur,
ama hastaneye düşünce ziyaret eden sadece hemşiredir.
O da görevi gereği gelir.
İnsan, varlığında alkışlanır; yokluğunda unutulur.
Ama unutulan her alkış, insanı biraz daha bilgeleştirir.
O yüzden “Sofranda bal varsa, Bağdat’tan atlı gelir” derlerken
aslında şunu da demek isterler:
Balın bitince kimse gelmez,
ama işte o zaman kim olduğunu anlarsın.
Paranın, şöhretin, mevkinin gösterdiği kalabalıklar;
aslında yalnızlığın makyajıdır.
Gerçek sevgi, seninle yokluğu paylaşandır,
varlığında değil, düşüşünde kalandır.
Bir gün sofrandaki bal biter,
ama elindeki kaşık senin olur.
O kaşıkla kendine yeniden bir hayat kurarsın.
Çünkü senden gidenler,
sana değil; senin balına bağlı olanlardır.
Sözün özü;
Bağdat’tan atlılar gelir,
ama o atlar menfaatin nal sesini taşır.
Ve senin yanında, yayan kalan bir dost varsa,
işte o, hayatın en zengin kazancıdır.
Yorum Yazın