• Eşi Benzeri Olmayan
    • Eşi Benzeri Olmayan
      12.12.2025 - 07:08 | Son Güncelleme:12.12.2025 - 07:08
      Mustafa Abdulmalek Al-Sumaidi

      Eşi Benzeri Olmayan

      Nazik esinti için bir öykü,
      başka hiçbirine benzemeyen…
      Şafakta hafifçe estiğinde,
      ve sen sabahın karşısında durduğunda,
      yaprakların kokusu usulca gelir sana,
      sanki doğanın kendi elleri varmış da
      baharın ilk tomurcuğunun özünden
      onu harmanlıyormuş gibi,
      bolca yayarak her kıpırtıda
      çiğin parıltısı kadar hafif,
      kelebek gölgeleri kadar narin bir dille.


      Esintinin kokusunun bir öyküsü vardır
      ki rafta duran parfüm şişelerini
      unutturur sana.
      Yanlarından geçerken,
      seni tıpkı esintinin
      yüzüne,
      her şeyine giden yolu bilmesi gibi anlar.
      Seni yine anlar
      nefeslerinde hâlâ asılı duran
      bir tutam lavanta aracılığıyla,
      sessizce serin, tonlarında ferah,
      dönüşünün kıskançlığıyla büyüyen—
      parfüm sıkışlarına değil,
      kokunun sende bıraktığı iz boyunca
      attığın düşünceli adımlara.

      Bu öykünün esintisi ve kokusu vardır,
      hiçbir anlatı tekniğiyle kurulmamış,
      bizzat sabahın kendisi tarafından
      ruhun yaralarına bir merhem olarak yazılmış.
      Kokunun kadifesinden önce,
      o yumuşacık serinlikten önce.
      Ne bir saat vakti gösterir,
      ne bir toprak adını söyler,
      ne bir olay vardır uyanıştan başka,
      ne bir kurgu, kıskançlık bile kendine ait değil,
      ne bir doruk,
      kokuyu düşünüşünden başka,
      ne bir son, tek bir an dışında:
      Usulca geçen bir esinti,
      yumuşakça yükselen bir koku,
      içine yerleşen bir dinginlik,
      kimsenin bilmediği bir yerden gelen.

      Mustafa Abdulmalek Al-Sumaidi Yemen

      Unmatched in its Kind

      For the gentle breeze, a tale
      unlike any other...
      When it wafts at early dawn,
      and you stand before the morn,
      the scent of leaves comes to you softly,
      as if nature had its own hands
      to blend it from the raw essence
      of spring's first bloom,
      spreading it abundantly
      whenever the rustle spells it out
      in a language light as dew's glow,
      delicate as butterflies' shadows.

      The breeze's fragrance has a tale
      that makes you forget the bottles
      of perfume resting upon the shelf.
      As you pass beside them,
      it understands you the same way
      the breeze knows the path leading
      to your face,
      to your everything...
      It understands you as well
      through a waft of lavender
      still clinging to your breaths,
      quietly cool, refreshing in its hues,
      growing jealous of your return
      not to your sprays of perfume,
      but to the thoughtful pace that
      carries you through the lingering scent.

      The tale has its breeze and scent,
      not plotted by any narrative devices,
      but by the morning itself as a balm
      for the soul's scars,
      before the velvet of fragrance,
      and the chilliness, so soft.
      No time points its hour,
      no land names itself,
      no event but waking,
      no plot but jealousy not its own,
      no climax but your contemplation
      upon fragrance,
      no ending but a single moment:
      A breeze passing gently,
      a fragrance wafting softly,
      a calm settling into your depths,
      unknown to anyone, from where it came.

      Mustafa Abdulmalek Al-Sumaidi
      Yemen

      EDEBİYAT MAGAZİN GAZETESİ
      EDEBİYAT MAGAZİN GAZETESİ

      Yorum Yazın

      Yorum yazarak topluluk kurallarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Edebiyat Magazin hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.