• İkiyüzlülüğün Banknotu: Bir Ülkenin Özeti
      İkiyüzlülüğün Banknotu: Bir Ülkenin Özeti
      06 Ağustos 2025 08:16
      Son Güncelleme:06 Ağustos 2025 08:16
      Süheyil Aydın

      Bilinçsizliğin bilince dönüşmüş hâllerine şahit oluyorum. Derinlerde dolaşmış ruhların, ruhunu kaybetmiş yalanlarına şahit oluyorum. İnsan  özünden düşünce görüyorum, insanın görünmez olanlarını. Bozulan, yazılmış kaderin fermanının ağlayan düşlerine şahit oluyorum. Yaşıyorum, istemsiz layık görülen hayatın bana lütfunu çaresiz. Arzuhalim bu değil elbet ama hâlimin hâllerine bürünmüş bahtına mecbur kalmışım oyalanıyorum, kendi hükmümde bensiz. Öcümüz alınır diye umut tarlasında derman dilenirken yaşım akıyor kurumuş toprağıma. Açlığın aptallığını görüyor gözlerim toplumsal yaşam alanlarında. Gözlerimi kapatmak yetmiyor, kulaklarımda çınlıyor ahmakların zavallı kendini bilmez küstah haykırışları.

       Zihnini satmış kendinden habersiz bir hayatın pejmürde görüntüsü vicdanıma dert olurken bir İstanbul metrosunda, onun acınası sesi yükseliyor; elektrik faturamı ödeyemedim, doğal gazım kesildi Allah'ın rızası için yardım edin, diye devam eden cümlelerle başkalarının da vicdanına sesini duyurmuştu. Elinde eski bir poşetin içinde bulunan birkaç tane selpak mendil varken, diğer elinde tuttuğu mendili amacı satmak gibi görünse de aslında dilenciliğinin görünür kılıfıydı. Söylemleri etkili olmuştu ki alnının teri henüz kurumamış, elleri nasırlardan taşlaşmış emek işçisi, çocuklarının çikolata parasını cebinden çıkarıp adamın eline gizlice tutuşturmuştu sıkılarak, az verebildiği için biraz da kızgınca kendine hayıflanarak. Başka birileri az çok demeden ellerini ceplerine atmış çıkan paraların ederine bakmadan bedenine bol gelmiş pantolonuyla yaşını başını almış adamın mavi kahverengi çizgili tişörtünün içinde bükülen beline yüklenmiş hayatın acımasızlığına inat derman olmak istiyorlardı ona kendilerince. Kimisi bilmem hangi köyde bıraktığı babasının yerine koyuyor, kimisi zamanın insan üzerindeki gaddarlığına isyan olsun diye, kimisi kimse düşmesin diye, kimisi kendisinin de yaşlanacağını hesap ediyor diye, kimisi Allah'ın rızasının bu olduğunu düşündüğü için az çok ne varsa vermeye çalışıyordu gücü yettiği oranda. Giyiminde ofis işi yaptığı belli olan ama kazancının henüz araç sahibi olmasına yetmeyen bir kadının günümüz Türkiye'sinin en büyük parası olan iki yüzlük banknotu cüzdanından çıkarmasıyla adamın yüzü aydınlanmış, o metro bloğunda daha fazlasını alma beklentisi de sona ermişti. En büyük banknot dediğime bakmayın, basılmış en büyük banknot ama alım gücüyle ülke tarihinin en düşük değerine sahip olan en büyük banknotuydu bu iki yüzlük, gerçek manada ederi ise ikiyüzlülüğün dönemsel simgesi gibiydi. Herkes önüne dönüp telefonlarının ekranlarına tam dalacakken; yükünü almış, ona gariban havası katan kirli sakallarıyla, kafasının üst kısmında dökülmüş saçları ve ilgilenmekten aciz kaldığı bedeniyle yüksek tondan ifadeyle haklılığını vurgulayan, kendinden çok emin edayla bir ses daha duyulmaya başladı aynı adamdan: "Hep bu CHP yüzünden bunlar; vatanı, her şeyi her yeri sattılar, insanları ne hâle koydular, halkı fakirliğe sürüklediler, siz bilmezsiniz!" diye devam eden benzer birçok şey söyledi. Vagonda bulunan insanların bakışı değişmiş, şaşırmış hatta birbirlerine bakar olmuşlardı. Bazılarının yüzlerinden o adamın ihtiyaç sahibi olmadığı düşüncesinin geçtiği ve verdikleri paranın pişmanlığı okunuyordu.

       Siyasetin en son varacağı noktanın topluma yansıması olan bu adam, bütün bilimsel gerçekliklerin dışına çıkmış; varlığıyla bilinçsizliğin yalanlarla örülü kayıp ruhunun hapishanesinde bir sebeple birçok değerle aldanışını yaşıyordu âdeta. Oysaki en yoksul birey toplumun özeti, yönetenlerin kusuru ya da övüncü olmalıydı bana göre. Ama inandığı şey o kadar güçlü geldi ki bana Alamut'tan bugüne değişmeyen insanlığı gördüm onun yüzünde. Bilirim sefaletten uzak, fedailerin vaat edilmiş bir cenneti olur her âlemde eksiksiz, inanç ve insan zevklerine göre dizayn edilmiş  hâlde. Yaşadığım bu anda öyle bir durum yoktu ama bir anda bütün dünya algım değişmiş, satın alınabilir inançların aynı insan suretiyle günümüzde yaşayan Orta Çağ karanlığına gömülmüştüm sanki. Aptallığın bedelini ahmaklıkla yanlış kişiye ödetmek isteyen bu şahsın, Allah'ın lütuf diye dağıttığı, insanı tüm canlılardan üstün yapan aklın zerresini bile kullanmaktan aciz bu bilinçsizliğin en bilinçli hâllerine ağlıyordum içimden. İnsanoğlunun; insanın yaşam onuru dilenirken, ağzı burnu kan içinde kalmış yerlerde sürünürken, yara bere dolmuş bedeninin üstünde tepinen ayağın sahibini göremeyecek kadar kör oluşuna bir anlam bulamıyordum. Öylesine öfke dolmuştu ki içim, kendime kızıp küfürler savuruyordum; gördüğüm şeylerin manasız birer sahneden ibaret olmadığı için, haksızlığın hak denen şeyle uymadığını anladığım için, mananın zihnimde oluşan gerçek varlığı için, inançların kullanılabilir birer argüman olduğunu bildiğim için, insan hayatının tek kutsalı olan onurla yaşanması gerektiğini idrak ettiğim için, kâinatın bütün varlığının her canlıyı refah içinde yaşatmaya yetecekken açlık sefalet içinde ölenlerin boşunalığına üzüldüğüm için, aklımın küçük bir zerresini bile anlamak -  sevmek gibi hassasiyetlerle doldurduğum için ve sorgulamayıp aptal kalmadan cehalete karışmadığım için kendimden nefret ediyor, ruhumu ayaklarımın altına almış mendil satıcısının önünde balyozla paramparça ediyordum. Gören göze insanlığın kaybolmuş onurunu, kaybedilmiş değerlerini, akılla bilim olduğunu, inançların kullanılabilir olmadığını, adaletin hak olduğunu ve sevginin tek gelecek olduğunu anlatıyordum. Ama ne öfkem azalıyor ne dünya daha iyi bir yer oluyor ne de kendimi daha çok seviyordum bunlar olurken. Sonunda ben yine kendimle kalıp adaletin, insanlığın, yaşam onurunun sadece sevgiyle düzeleğine kanaat getiriyordum. 

      Bilinçsizliğimin kendi içinde dolaşan bilinç rüyasından uyandığımda dünyada hiçbir şeyin değişmediğini görmüş trenden inen kalabalığa karışarak aynı evrenin birkaç durak sonrasından hayatıma devam etmeye başlamıştım. Kalabalığın içinde hiçliğe bürünmüş bedenimle onların ruhlarından geçiyordum. Her bedenin kendine has ruhunda yaşayan ölümsüz acılarını görüyor, aynı ruhu hayatta tutan biricik sevgi dolu gelecek umutlarına şahit oluyordum. Anlıyordum ki insan toplumsal alanın sosyal varlığı olsa da yaşadığı gerçek tamamen kendi içinde ve hayalini kurduğu iç dünyasındaki âlemlerden ibaret. Bu nedenle her ruh; adaletin mimarı, haksızlığın ve hakkın fermanı, bilincin ve bilinçsizliğin mahkumu, bugünün ve yarının umududur. 

      Artık biliyorum ki bu umudu yeşertecek olan sen; akılsın, sevgisin, adaletsin, umutsun, yarınsın ve sen sana olmadığını söyledikleri her şeyin çok daha fazlasısın. Sonsuzluksun!..

      EDEBİYAT MAGAZİN GAZETESİ

      Yorum Yazın

      Yorumlar

      • SİMAYNUR TOPRAK

        HOCAM SİZİ YÜREKTEN ALKIŞLIYORUM
      • SİMAYNUR TOPRAK

        HOCAM SİZİ YÜREKTEN ALKIŞLIYORUM
      • Selda

        Harika bir yazı harika anlatım emeğinize sağlık
      • Selda

        Harika bir yazı harika anlatım emeğinize sağlık
    • SüperLig Puan Durumu
      TakımOAP
        O A P
      1.HESAP.COM ANTALYASPOR 0 0 0
      2.BEŞİKTAŞ A.Ş. 0 0 0
      3.CORENDON ALANYASPOR 0 0 0
      4.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. 0 0 0
      5.FATİH KARAGÜMRÜK A.Ş. 0 0 0
      6.FENERBAHÇE A.Ş. 0 0 0
      7.GALATASARAY A.Ş. 0 0 0
      8.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. 0 0 0
      9.GENÇLERBİRLİĞİ 0 0 0
      10.GÖZTEPE A.Ş. 0 0 0
      11.İKAS EYÜPSPOR 0 0 0
      12.KASIMPAŞA A.Ş. 0 0 0
      13.KAYSERİSPOR FUTBOL A.Ş. 0 0 0
      14.KOCAELİSPOR 0 0 0
      15.KONYASPOR 0 0 0
      16.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ 0 0 0
      17.SAMSUNSPOR A.Ş. 0 0 0
      18.TRABZONSPOR A.Ş. 0 0 0
      İstanbul nöbetçi eczaneleri