• ATATÜRK DEVLET YÖNETİMİNİ NASIL DEĞİŞTİRDİ?
      ATATÜRK DEVLET YÖNETİMİNİ NASIL DEĞİŞTİRDİ?
      28 Ekim 2025 09:19
      Son Güncelleme:28 Ekim 2025 09:19
      Aşk Yazarı Mustafa Çifci

      Atatürk Aydınlığını anlayamamış, Cumhuriyetin nasıl bir yönetim olduğunu, mevcut dünyadaki yönetimlerle bir karşılaştırma yapacak bilgi düzeyinde olmayanların, ya da sadece “Atatürk mü savaştı”, gibi son derece basit, alaycı, bilgisizce ve sıradan olan düşünceli insanların cahilce genel sorusudur; o cahil soru şudur: “Atatürk tek başına mı savaştı?” cahilin sorusu böyle olur zaten, bilmez ki başarı birlikten gelir…

                  Bu anlamda gerçekten Dünya’nın en büyük sorunu ekonomi filan değildir. Dünyanın en büyük sorunu cahilliktir. Kitaptan, defterden, yazıdan uzak kalmaktır. İnsanın en büyük sorunu, söylenenlere, duyduklarına araştırmadan inanmaktır…

                  Evet, tek başına savaştı; tam bağımsızlık fikri siyasi olarak tek Atatürk’te vardı.
                  Evet, tek başına savaştı; çünkü Cumhuriyet fikri ve Türk Dili sadece Atatürk’te vardı.
                  Evet, tek başına milletini tek çatı altında toplamayı başardı.
                  Savaş döneminde Türk Milletinin adı Atatürk oldu. Hiçbir ayrım yapmadan tüm ulusuyla bütünleşti, birleşti, halkın tek lideri oldu.
                  Tek başına yaptığı o muhteşem birlik ve beraberlik planınla inandığı, güvendiği Yüce Türk Milletini bir araya getirip bu ülkeyi kurtardı. O güne kadar Türk Tarihi, Dünya Tarihini okuyan, araştıran ve geleceği siyasi olarak görebilen tek kişi Atatürk oldu.

                   Bir demecinde şöyler der Atatürk: “Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardır. O da hâkimiyet-i milliyeye müstenit, bilakaydüşart (kayıtsız ve şartsız) müstakil yeni bir Türk devleti tesis etmek”[21]

                  Devrimleri sadece Atatürk yaptı.

                  Atatürk demek, bir fikir demektir. Gelecekte ancak fikirlerle düzen alır.

                  Atatürk, bu topraklara özgürlük getiren, bağımsızlık ilkesi tüm ezilmiş uluslara örnek olan bir düşünce sistemidir.

                  Dünya Haritasına baktığınızda Atatürk farkını görebilirsiniz.

                  Bunu soranlar kendilerine şu soruyu soracak bilgileri de yoktur “Ben bu vatan, bu devlet için ne yaptım? Kendimi ne kadar geliştirebildim? Kime yardımım oldu? İmkânım dâhilinde kaç kitap okudum. Atatürk hakkında yazılan kaç kitap okudum. Yurtdışında Atatürk nasıl görülmüş, kimler neler söylemiş, Türk olarak yurtdışında kimlerin heykeli var?” gibi uluslararası Atatürk bilgisinden de çok çok uzak insanlardır.

                  Atatürk ne yapmadı ki?

                  Vatanı kurtarmakla kalmadı, her şeyini sil baştan düzenledi.

                  Çok kısa tarihsel bilgiden devam edeyim. Sonrasında Atatürk ne yaptı, sorusuna herkes kendisi cevap bulsun. 

                  Ayrıca Dünya tarihinde sadece Mustafa Kemal’e verildiğini yazar, “Kültür Antropoloğu” Dünyada O'ndan başka hiçbir liderin alamadığı bir sıfattır bu. Bir insan doğumundan ölümüne kadar ya bir askerdir ya bir devlet adamıdır, ya çevrecidir, ya tiyatrocudur, ya sanatçıdır, ya arkeologdur, bir şeydir. Ama bunların hepsi birden olabilen dünyadaki tek lider Mustafa Kemal ATATÜRK olduğu için dünyada; “Kültür Antropoloğu” sıfatı verilebilen tek lider de Mustafa Kemal’dir. (b13)

                  Atatürk öncesi yönetim şekli padişahlıktı. Buna monarşi sistemi denir. Babadan oğula geçen, tek bir sülaleye ait olan, sadece padişahın soyundan gelenlerin tahta çıkabileceği, mutlak egemenliğin sadece padişahta olan bir sistemdir. Monarşi de veraset sistemi esastır, yani genel anlamda, “Ülke, padişahın malıdır” anlayışı vardır.

                  Buraya genel kültür bilgisi olarak biraz geçmişe dönük bilgi yazayım.

                  Mete Han Çinliler ‘in Hiung-nu ismini verdikleri Hun Devleti'nin kurucusu ve en önemli hükümdarıdır. Mete Han, Mao-tun, M.Ö. 209- M.Ö. 174 arasında hüküm sürmüş Asya Hun İmparatorluğu hükümdarı olan Türk-Hun hükümdardır. Oğuz Kağan Destanı'ndaki Oğuz Kağan ile aynı kişi olduğu düşünülmektedir. Babası Teoman'dır. 

                  Asya Hun Kağanlığının kurucusu olan Teomandır. İlk Türk Hükümdarı olarak bilinir. Birçok Türk boylarını bir araya getirip devleti kurmuştır. (MÖ 220) Zaman içinde oğlu Metehan’ın yerine Çinli üvey annesi Yenişi’nin oğlunu tahta çıkarmak istemiştir. Metehan bu duruma karşı çıkmıştır. Çünkü Töre gereğince Türk annelerden olan, has bir Türk’ün tahta geçmesi gerekiyordu. Bu durumu kabul etmeyen Çinli üvey annesinin oyunları yüzünden, Hint-Avrupalı bir kavim olan Yüeçiler Mete Hanı rehin alırlar. Metehan’ın Yuezhi’lere sığındığını düşünen babası Teoman hemen Yuezhi’lere savaş ilan ederek Metehan’ı öldürtmek istemiştir. Mete Han, daha sonra kaçarak kurtulur. Bu başarısı ve Yuezhi’lerin mağlup edilmesinden dolayı Teoman Metehan’a on bin kişilik bir ordu vererek kendini affettirmek ister. Mete ise bu ordu ile öncelikle üvey annesini ve kardeşlerini ortadan kaldırarak intikamını alır. Mete okunu nereye atarsa askerleri de oklarını oraya atmaya mecburdur. Yine bir gün ordusuna hedefe çevirme talimi yaptırırken okunu en sevdiği atına çevirir. Askerlerinden bazıları tereddüt eder ve oklarını Metehan’ın atının üzerine doğrultmazlar. Bunun üzerine Metehan hemen okunu tereddüt eden askerlerin üzerine çevirir. Bunu gören diğer okçular hemen nişan alıp tereddüt eden diğer askerleri öldürürler. Bu hareketi ile kesin itaat kavramını ordusuna aşılayan Metehan, zamanı geldiğinde 10.000 kişilik askeri ile birlikte okunu babasına doğru çevirmiş ve mutlak sonuç kaçınılmaz olmuştur. MÖ 209 yılında 10.000 kişilik ordusu ile babası Teoman’ın üstüne yürümüş, babasını, eşini ve oğlunu öldürtmüş ve kağan olmuştur. Bu ilk ordu kara kuvvetlerinin kuruluş tarihi olarak kabul edilmiştir. Günümüz modern ordu sisteminin temelini oluşturan onluk sistem Mete Han zamanında oluşturulmuştur.  Çin’le karşı karşıya geldiği bir savaşta tarihi kayıtlarda 300 ile 320 bin olarak ifade edilen Çin ordusuna karşın 30.000 kişilik ordusuyla savaşmak zorunda kalacaktır. Veziri “Ne düşünüyorsunuz Efendim” diye sorarak Mete Han’ın geri çekileceğini düşünürken Mete Han ise “bu kadar çinliyi ben nereye gömeceğim?” diye cevap verir. Mete Han zamanında ordu küçükten büyüğe doğru bir askeri yapılanma içinde olmuştur. On kişiden oluşan gruplara Takım denilmekte ve Başında ise Onbaşı yer almaktaydı. 10 takımdan oluşan 100 kişilik birliklere ise Bölük denilmekte ve başında Yüzbaşı yer almaktaydı. 10 Bölük bir Tabur etmekte ve başında ise Binbaşı Rütbesinde komutan tarafından idare edilmekte idi. Her 10 tabur ise bir Tümen oluşturmakta ve başında ise Tümenbaşı denilen komutanlar görevlendirilmiştir. Mete Han askeri kararları bu Tümen Başları ile birlikte alırdı. (a-12)

                  Askeri vasıflara sahip olduğu görülen Mete Han, Hun tahtını babası da dâhil çok sayıda devlet görevlisini öldürerek ele geçirmiş, ardından da son derece disiplinli bir devlet teşkilâtını oluşturmuştur. Mete Han'ın getirdiği, “Devlet Hükümdar Ailesinin Ortak Malıdır” anlayışı daha sonraki Türk Devletleri tarafından benimsenmiştir. Asya Hunları, taht kavgaları ve Çin entrikalarıyla M.S. 48'de Kuzey ve Güney Hunları olarak 2'ye ayrılmıştır.

                  Devleti ya da hükümdarlığı monarşi sistemi ve veraset düzeni içinde yürütmek çok büyük sorunlara neden olmuştur. İslamiyet öncesi Türk devletlerinde yaygın olan bu sistem, 13. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’nde de uygulanmaya başlamıştır. Burada bilmeyenler için kısaca veraset sistemini nedir diye açıklama yapayım; Devletin hükümdarı öldüğünde onun alt soyundan birinin devletin başına geçmesine veraset sistemi denmektedir. Veraset sistemi özellikle mutlak monarşi ile idare edilen devletlerde taht üzerinde kimin hak sahibi olduğunu belirleyen bir sistemdir. Devleti idare eden tüm hükümdar ya da kralların aynı aileden geldiği ve bir soy bağına sahip olduğu bir sistemdir. Bu sistemin bir diğer ismi de hanedanlıktır.

                  Ayrıca yine ek bilgi olarak yazayım kısaca; Selçuklularda devletin tek temsilcisi sultandır. Moğolların Azerbaycan Valisi Baycu Noyan, Anadolu'ya girerek Selçuklu ordusunu 1243 Kösedağ denilen yerde ağır bir yenilgiye uğratmıştır. Bu savaş Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasına sebep olmuştur.

      Büyük Selçuklular Arapçayı din ve bilim dili, Farsçayı edebiyat ve devlet dili, Türkçeyi ise saray ve orduda günlük konuşma dili olarak kullanıyorlardı.

                  Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Bey ve oğlu Orhan Bey döneminde devlet hanedan üyelerinin ortak malı olarak görülmüştür. Bu düzendeki veraset sistemi, padişahtan sonra padişahın amcası, erkek kardeşi veya oğullarından biri tahtın yeni sahibi olacak şeklide uygulanmıştır. Devlet-i Aliyye devleti yöneten hanedanı belirtmek için "Osmanlı Hanedanı" anlamına gelen Hanedan-ı Âl-i Osman isimlerini kullanılmıştır. Türk adını andıran bir isim kullanılmamış olup devlet hanedan isimle kuurlmuştur.

                  Osmanlı Devleti’nin kuruluş aşamasında uygulanan bu veraset sistemi Osmanlı tarihinin ilk hanedan çekişmesine sebep olmuştur.  Osman Bey amcası olan Dündar Bey’i öldürmek durumunda kalmıştır.

                  Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde “Ülke hanedanın ortak malıdır.” Anlayışı hâkim olmuştur. Bu veraset anlayışıyla hem padişahın amcası hem kardeşi hem de oğullarından bir tanesini tahtta hak sahibi bir duruma getirmesi aile içinde kargaşa ve cinayete varacak mücadelelere sebep olmuştur. Yaşanan bu kargaşaların azalması için mevcut veraset sisteminde değişikliğe giden ilk padişah da 1. Murat’tır.

                  1 Murad döneminde veraset sistemi üzerinde yapılan değişiklikle “Ülke hanedanın ortak malıdır” anlayışı, yerini “Ülke padişah ve oğullarının ortak malıdır” anlayışına bırakmıştır. Padişahın ölümünden sonra tahtın sadece erkek çocuklara bırakılması ile taht kavgalarının önünün kesileceği düşünülmüş ancak bu mümkün olmamıştır. Çünkü taht kavgaları, taht üzerinde eşit hakka sahip olan erkek çocuklar arasında devam etmiştir.

                  Fatih Sultan Mehmed döneminde ise ikinci değişik yapılmıştır.

                  Fatih Sultan Mehmed, “Ülke, padişahın malıdır” anlayışını hâkim kılmış ve Fatih Kanunnamesini çıkarmıştır. Bu kanunun meşhur maddesine göre, "Nizam-ı alem için şehzadeler öldürülebilir" anlayışı egemen olmuştur. Bu maddeye dayanarak tahta çıkan padişahlar ilk iş ve kendilerine tanınmış bir hak olarak kardeşlerini katledenler olmuştur. Bu sistemde, taht kavgalarının engellenmesi ve devletin bekası için kardeş katli mümkün hale gelmiştir. Ancak Fatih Kanunnamesinde de yer alan bu sert kural dahi taht kavgalarını engelleyememiştir.

                  Uzun yıllar süren bu sistem 1. Ahmed döneminde değiştirilmiştir.

                  1. Ahmet döneminde yapılan değişiklikle tahta en yaşlı ve en bilgili kişinin geçmesini ön gören Ekber- erşed sistemi esas alınmıştır. Bu sistemle taht kavgalarını önlemek istemiş, şehzadelerin sancağa çıkma uygulaması kaldırılmış olup, bu durum da tecrübesiz padişahların tahta çıkmasına sebep olmuştur. Bu sistem de yönetim taht kavgalarına engel olamamıştır.

                  Osmanlılar ve ondan önce ki Türk Devletlerinde uygulanan veraset sistemi sürekli bir taht kavgalarına sebep olmuştur. Eski Türk devletlerinde yaşanan bu mücadeleler, devletlerin ikiye ayrılmasına, hatta yıkılmasına sebep olmuştur. Bu sistem, Türk’ün Türk’le savaşmasına neden olmuş, yabancıların yıkamadığı Türk Beylikleri yine başka Türk Beylikleri tarafından yıkılmıştır. Tarihte bunun çok örneği vardır. Osmanlı Devleti ise veraset sistemi kaynaklı bu taht kavgalarının önüne 

      geçmek için farklı dönemlerde 3 kez olmak üzere değişiklikler yapmış, ancak yapılan bu değişiklikler de bu kavgaları önleyememiştir.

                  Siyasi otorite sahibi gücünü sağlam tutmak için neler yapmış kısa not olarak görelim;

                  1. Osman (kurucu lider) (1300-1324) amcası Dündar'ı öldürtmüştür.

                  I. Murat Hüdavendigar’dır (1360-1389). 1385'te kendisine karşı tahtı ele geçirmek için ayaklanan öz oğlunu yakalatarak idam ettirmiş ve kardeşleri İbrahim ve Halil'i öldürtmüştür. Murat Hüdavendigar’ın Kosova'da şehit edilmesinden sonra, 27 yaşındaki oğlu Şehzâde Yakup, harp meydanından çağrılarak ve daha babasının ölümünü bile haber almadan Yıldırım Beyazıt'ın (1389-1402) emriyle boğdurulmuştur. 

                  Mehmet Çelebi (1413-1421) Osmanlı devletinin ikinci kurucusu oldu. Mustafa Çelebi dışında diğer kardeşleri öldürülmüştür.

                  II. Murad (1421-1451) Amcası Mustafa Çelebi’yi ve diğer kardeşleri Mahmut ve Yusuf'u da öldürttü.

                  Fatih Sultan Mehmet (1451-1481) çıkar çıkmaz 2 yaşındaki Ahmet'i ve Hasan'ı ve ayrıca hamile olan 2 cariyesini de öldürtmüştür. Fatih kanunnamesi'ni çıkardı. Bu kanunun meşhur maddesine göre, "Nizam-ı alem için şehzadeler öldürülebilir"di. Bu maddeye dayanarak tahta çıkan padişahlar ilk iş ve kendilerine tanınmış bir hak olarak kardeşlerini katletmeye başladılar. Fatih, ek olarak iki de eşini öldürttü.

                  II. Beyazıt (1481-1512) tahta geçince, İtalya'ya kaçan kardeşi Cem Sultan'ı Papa IV. Aleksandr Borjiya ile anlaşarak 300 bin altın karşılığında zehirletmiştir. Bir kaynağa göre de II. Beyazıt İtalya'ya gönderdiği berbere boğazını kestirterek öldürttü.

                  I. Selim (1512-1520) genelde Yavuz Sultan Selim olarak bilinir. Babasını öldürterek tahta geçer ve kardeşleri Ahmet, Korkut, Abdullah, Şehinşah, Şahsultan, Alemşah, Mahmut ve Mehmet'i olmak üzere 8 kardeşini boğdurarak öldürtmüştür. Ayrıca bunların tüm eş ve çocuklarını da öldürtmüştür.

                  I. Süleyman (1520-1566) genelde Kanuni Sultan Süleyman olarak bilinir. Kanunî Sultan Süleyman oğlu Şehzade Mustafa'yı boğdurtmuştur. Ve kısa süre sonra Mustafa'nın 7 yaşındaki oğlu Mehmed'i de katlederek babasının yanına defnedilmiştir. Oğlu Şehzâde Mustafa'yı Hürrem Sultan'dan olan oğlu Sarı Selim'in padişah olmasına imkân sağlamak amacıyla ve onun yönlendirmesiyle boğdurulmuş, Mustafa'nın oğlu, karısı ve tüm akrabası aynı gün öldürülmüşlerdir. 2 öz oğlunu ve 6 torununu katledilmiştir.

                  II. Selim (1566 – 1574) daha şehzade iken babası ile birlikte Şehzade Bayezid'i sığındığı İran Sarayı'nda çocukları ile birlikte boğularak öldürülmüşlerdir.

                  III. Murad (1574 – 1595) tahta çıkar çıkmaz bir fetva ile ilk iş olarak 6 kardeşini boğdurtmuştur. Osmanlı soyunun kurumasını önleyen ve annesini öldürten Osmanlı Padişahı Sultan İbrahim olmuştur. 130 cariyeden 112 çocuğu oldu. Kendilerine ve çocuklarına dokunulmayan kadınlar şunlardı:

      Venedikli Bafo (Safiye Sultan), Polonyalı Mona /Mihriban), Macar Ninuşka (Nazperver) Rus Olga (Şahhüban) ve Romen Meri Fahriye). Diğer kadınlardan olan çocukları doğumdan sonra anneleri ile birlikte öldürülüyorlardı.
                  Sultan Mehmet'in tahta çıkar çıkmaz ilk işi 19 kardeşini boğdurtmak olmuştur.

      VI. Mehmet Vahdettin (1918-1922) Osmanlının yenik çıktığı ve İstanbulun işgal edildiği bir dönemde padişahlık yaptı. 17 Kasım’da bir İngiliz gemisi ile ülkeden kaçmıştır.

                  Bu bilgiler ve daha fazlası tüm tarih kitaplarında mevcut olup daha detaylı araştırma yapılması her zaman mümkündür.

                  Kısaca özet olarak devlet anlayışı:
                  Mete Han: Devlet hükümdar ailesinin ortak malıdır. (MÖ 209- MÖ 174)
                  Selçuklular: Devletin tek temsilcisi sultandır. (1077-1308)
                  Osmanlı Devleti kuruluşunda: “Ülke hanedanın ortak malıdır.”  (1299- 01 Kasım 1922) 
                  Murad Hüdavendigar: "Ülke padişah ve Oğullarınındır.”
                  Fatih Sultan Mehmed: “Ülke, padişahın malıdır.”
                  Atatürk: Egemenlik milletindir, yönetim Cumhuriyettir. (1923- sonsuz zaman.)
                  Burada dikkat edilmesi gereken nokta, geçmiş tüm devlet ya da beyliklerde kurucu kişi hanedan adıyla kurmuştur. Türk Devleti adıyla ilk defa Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.
                  Atatürk: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir; hiçbir anlam, hiçbir şekil ve hiçbir surette ortaklık kabul etmez” diyerek monarşi düzenini kaldırıp yerine Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu.
      Sistemin temelini değiştiren tek adam ATATÜRK oldu.
                  Atatürk ne yaptı sorusuna tek cümle ile cevap:
                  Atatürk, devleti tek bir sülalenin elinden alıp, seçimle yönetimin kökten değişmesini sağladı.
                  Atatürk ne yaptı sorusuna ikinci cümle ile tek cevap:
                  Devlette, Türk adını kullandı. Mustafa veya Kemal adıyla devleti kurmadı. Devleti TÜRK adıyla kurdu. İmkânsız durum karşısında yenilmedi, yeni fikirlerine, önce kendine sonra halkına güvendi.  Bu toprakların kaderi böyledir, böyle gelmiş böyle gider, demedi. Bu yüce millet daha iyisini hak ediyor diyerek yönetimi Cumhuriyet yaptı.  Bu coğrafyanın kaderi böyle olur diyerek eski yönetim sistemiyle devam etmedi. Kral ya da padişah olarak kendini ilan etmedi. Deyim yerindeyse gerçekten coğrafyanı kaderini değiştirdi.
                  Atatürk devleti beylikler gibi düşünmüş olsaydı devletiminizin adı ne olurdu?
                  Mustafa Devleti…
                  Kemal Devleti…
                  Mustafa Kemal Devleti…
                  Kemalizim Devleti…
      Mustafa İmparatorluğu…
      Kral Mustafa Devleti…
                  Yeni sistemin Cumhuriyetin düşünce babası sadece Atatürk oldu.
                  Bu başarısı Dünyaya örnek olmuştur.
                  Türklerin Anadolu’ya ikinci defa sahip olması ATATÜRK sayesinde olmuştur. Anadolu'da Türk ismi ile Türkiye Cumhuriyeti adıyla devlet kuran ATATÜRK olmuştur. Anadolu'da Türkiye Devletinin Resmi Dilini Türkçe yapan yine ATATÜRK olmuştur.
                  Unutmadan Büyük tarihçi Halil İnalcık da Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Meclis’te ilk kez seslenirken "Büyük Türk Milleti" diyerek hitap etmesini şu cümleler ile anlatmıştır: "Bu topraklarda son 700 yılda bir tek yönetici yoktur ki konuşmasına “Türk” diyerek başlasın."

                  Milletine “Türk” diye seslenen sadece Atatürk olmuştur…

                  Cumhuriyet, siyasi gücün halk ve temsilcileri tarafından paylaşıldığı bir devlet sistemi, monarşinin karşıtıdır.
                  Cumhuriyette temsil, genel vatandaşlar tarafından serbestçe seçilebilir veya seçimle belirlenebilir.
                  Bir devlet yeni baştan nasıl kurulmuş, bakalım neler yapılmış…
                  Türk Devletinin bugüne kadar olan yapısı nasıl değiştirilmiş görelim..
      Kadınlarla ilgili bir demecide ise; “Peçeyi hemen kaldırmalı. Sonra bir erkek birden fazla kadınla evlenmemeli. Erkekler Avrupalı erkekler gibi şapka giymeli. Erkekler ve kadınlar eşit haklara sahip olmalı. Avrupalılar gibi yaşamalı.”[20]
      Atatürk`ün Devrimleri:
                  Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
                  Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
                  Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
                  Medeni Kanun’un Kabulü (17 Şubat 1926)
                  Tarikatların Kaldırılması, Tekke Ve Zaviyelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)
                  Laikliğin Kabulü (1928-1937)
                  Kadın Haklarının Tanınması (1930-1933 ve 1934)*1
                  Şapka ve Kıyafet Kanunu (25 Kasım 1925)
                  Takvim, Saat ve Ölçülerde Değişiklik (1925 ve 1931)
                  Soyadı Yasasının Kabulü (21 Haziran 1934) (*2)
                  Eğitim ve Öğretim Devrimi (3 Mart 1924)
                  Harf Devrimi (1 Kasım 1928)
                  Dil Devrimi (12 Temmuz 1932)
                  Öte yandan şöyle bir düşünün ki, farkındalığımız artsın; bu topraklardan ATATÜRK geçmemiş olsaydı, nasıl olurdu?

                  Soru şudur?

                  Devrimlerin bir tanesi bile eksik kalmış olsaydı kim ya da kimler yapabilirdi?

                  Hiç kimse yapamazdı!

                  Ne Türkçemiz olurdu ne de giyim tarzımız…

                  Çünkü yüzyıl geleceğini bile görebilen, toplumu yeni baştan yaratan Atatürk kadar çağdaş fikirli henüz şimdiye kadar bir başka lider çıkmamıştır.

                  Türk Milletini ölümden döndürdü, yeni bir Türk Devleti kurdu, devrimleriyle sil baştan yarattı.  

                  Bu ülkenin en değerli mucizesi, en değerli müjdesi nedir diye sorarsanız, bence şudur; “Efendiler yarın Cumhuriyeti ilan ediyoruz. 28.10.1923”

                  İlan, Ankara'da 101 pare top atışı ile duyurulur ve 29 Ekim gecesi ile 30 Ekim 1923 günleri başta Ankara olmak üzere tüm ülkede bir bayram havasında kutlanır. 1925 yılında çıkarılan bir yasa ile ulusal bayram olarak kutlanmaya başlanmıştır. Anayasanın birinci maddesinde “Türkiye Devletinin hükümet biçimi Cumhuriyettir.” Yazılıdır.

                  Devletin en büyük görevi toplumda adaleti sağlayıp gelir dağılımını dengede yürütmesidir. Cumhuriyet, sadece bunu başaran ülkelerde doğmuştur. En önemlisi de birinci etken demokrası, ikinci etken de laik sistemdir. 

                  Toplumsal huzursuzluk bu iki maddenin dengesiz olmasından kaynaklanır. Ve bu dengesizlik devleti devlet olarak değil sanki bir aile şirketi mantığı bakışından gelir. Atatürk’ün bir büyüklüğü de burada yatmaktadır; devlet bir hanedanı değil tüm yurttaşlarındır…

                  Her şey Atatürk sayesinde…

                  Bu topraklarda her şey değişir, sadece Atatürk sevgisi silinmez, yok olmaz.

                  Atatürk, Cumhuriyet için şöyle demiştir: “Cumhuriyet, kökü erdeme dayalı bir idaredir. Cumhuriyet erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık korkuya, tehdide dayalı olduğu için korkak, alçak, sefil, rezil insanlar yetiştirir. Aradaki fark bundan ibarettir.”

                  Tüm sınır kapılarına, liman kentlerine, Asya ile Avrupa’yı birleştiren köprülere bulutlara değen dev Atatürk heykelleri yapılmalı. Her gelen yabancının buranın TÜRK ülkesi olduğu gösterilmeli. “Türkler Geliyor” türküsü dünyanın tüm dillerine çevrilip tüm Dünya’da söyletilmeli…

                  Ve Türkün Dünya’ya barış, kardeşlik getireceği bir dizi film gibi işlemli.

                  Atatürk, devleti bir hanedan rejimi olan monarşi sisteminden alıp Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur. Bu anlamda tarihin en büyük bir kurtarıcı önderidir.
                  Üstün başarılı devlet adamı ve askerdir.
                  Atatürk gerçek bir devrimcidir.
                  Bilim insanıdır, edebiyatçı ve yazardır, sanatçı, sporcudur.
                  Her alanın en iyisidir.
                  Bir dâhidir.
                  Atatürk’ü anlamak nedir?
                  Atatürk’ü anlamak için Dünya’ya bakabilmek geçer. Farkındalık gerektirir. Bilgi, birikim ve evrensel yönetimleri anlayabilmekten geçer…
                  Şöyle demişti Atatürk:"Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin." "Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir."
                  Çok büyük bir söz!
                  Atatürk; bilimdir, fendir, tarihtir, felsefedir, sanattır, edebiyattır.
                  Atatürk, dünyaya gelmiş en büyük lider ve fikir adamıdır.
                  Atatürk’ü anlamanın yolu bilimden, fenden, edebiyattan, sanattan geçer. İnsan olmanın değerini, kadını eşit haklara kavuşmasının evrensel boyutta nasıl olduğunu bilmeden ve anlayamadan Atatürk’ü anlamak asla mümkün değilidir.
      Atatürk, sadece Türk halkı tarafından değil, tüm dünya tarafından lider olarak kabul edilmiş bir kişidir.
      UNESCO tarafından hazırlanan belgede Mustafa Kemal Atatürk’ten aşağıdaki şekilde bahsedilmiştir. “Atatürk; uluslararası anlayış, iş birliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.”
                  Atatürk bu milletin kalbinde sonsuza kadar yaşayacaktır.
                  Çünkü Atatürk Dünya’ya örnek olabilmiş tek TÜRK iderdir.
                  Atatürk, vatan demektir.
                  Vatan ise canımız… 
      Sonuç olarak Türk Tarihinin en büyük lideri Atatürk kabul edilmiştir. Çünkü Türkü öne çıkarmış, Türk adıyla devlet kurmuştur. [[Aşk Yazarı Mustafa Çifci®- İstanbul,2023]
       
      (*1) Türkiye, İtalya’dan 11 sene önce seçme, Romanya’dan 12, Bulgaristan’dan 13, Belçika’dan 14, isviçre’Den ise 36 yıl önce seçme seçilme hakkını kadınına vermiştir.  Fransız ihtilali ile tüm dünyaya demokrasiyi gündeme taşıyan fransa 1944’de verdi kadınlarına seçme seçilme hakkını.

      (*2) Dünya’da soyadları Batı Avrupa’da ilk kez M.Ö. 2582 yılında kullanılmaya başlamış olup ilk defa Çin’de uygulanmıştır. İlk amaç nüfus sayımına yardımcı olması amacıyla hayata geçirilmiştir. Bu sistem bizde Atatürk sayesinde başlamıştır.

      Yararlanılan kaynaklar:
      (*1)https://tr.wikipedia.org/wiki/
      Osmanlı'da kardeş katlini hangi padişah başlattı, kim kimi öldürdü, kim son verdi? » Cafrande Kültür Sanat
      Osmanlı’da Kardeş Katli ve Fetret Devri: Bir Hanedan Krizi - Evrim Ağacı
      https://www.memurlar.net/album/4924/hangi-padisah-19-kardesini-oldurttu.html
      https://dergipark.org.tr
      https://sumbulsokak.com/mete-han-ve-islikli-ok/
      (a-12)Mete Han ve Türk Ordu Sistemi – ÜLKÜTEK İSTANBUL
      (b-13) https://www.hizmetgazetesi.com.tr/kultur-antropologu-24-10-2020
      Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet Fikri
      [20] S. Borak, Öyküleriyle Atatürk’ün Özel Mektupları, İstanbul, 1980, s. 86-87.
      [21] M. K., Atatürk Nutuk, C: I. Yayına Hazırlayan: Z. Korkmaz, Ankara, 1984, s. 9.
      Makaleler | ATATÜRK’TE CUMHURİYET VE İNKILAP FİKRİNİN GELİŞMESİ
      d341f027-c05f-485d-9040-0e64b23d2c41.pdf
      Büyük Selçuklu İmparatorluğu - Vikiped

      EDEBİYAT MAGAZİN GAZETESİ

      Yorum Yazın