Ülkenin hali…
Sokakta sorulsa, herkesin verecek farklı ama benzer acılarla örülmüş bir cevabı var.
Siyasette güven erozyona uğramış durumda. Liyakat yerine kayırmacılık, şeffaflık yerine kapalı kapılar ardında alınan kararlar hâkim. Halk, temsil edildiğine inanmıyor. Sözler çok, icraat az.
Eğitimde sürekli değişen sınav sistemleri, çocukları ve aileleri umutsuzluğa sürüklüyor. Bir gün kaldırılan, ertesi gün yeniden getirilen uygulamalarla büyüyen gençler, kendi geleceklerini bu topraklarda göremiyor.
Sağlıkta, randevu almak neredeyse imkânsız hale geldi. İlaç bulmak zor, doktor bulmak daha zor. Yorgun sağlık çalışanlarıyla dolu koridorlarda, çaresizlik büyüyor.
Ekonomi ise halkın en ağır yükü.
Alım gücü eridi, temel ihtiyaçlar bile lüks haline geldi. Market raflarındaki fiyatlar her gün değişiyor. Vergiler arttıkça arttı; maaşlar daha cebe girmeden eriyor. Küçük esnaf kepenk indiriyor, orta sınıf neredeyse yok oluyor. Geçim derdi, milyonların dilinde en büyük cümleye dönüştü.
Kadınlar…
En derin yarayı yine onlar taşıyor. Kadın cinayetleri haber bültenlerinden düşmüyor. Her gün yeni bir isim, yeni bir hikâye. Çığlıklar, karakollarda, sokaklarda, evlerin duvarlarında yankılanıyor.
Ve toplumda hâlâ adet görmek, konuşulması ayıp bir mesele gibi görülüyor. Genç kızlar utanmayı öğreniyor, ama onlara güç değil yük veriliyor. Utancın gölgesi, kadınların hayatını daraltıyor.
Tüm bunların ortasında bir ülke var:
Yorgun, umutsuz, çaresiz hisseden insanların ülkesi.
Siyasetin gerçeğiyle kırılan, eğitimin belirsizliğiyle yorulan, sağlığın eksikleriyle tükenen, ekonominin yüküyle ezilen, kadınların suskunluğu ve cinayet haberleriyle ağırlaşan bir ülke…
Soruyoruz: Ne olacak bu ülkenin hali?
Cevap şimdilik belirsiz. Ama çaresizlik, her geçen gün biraz daha büyüyor.
Gönül Doğan
Yorum Yazın