Söyleşi: Erhan Özdemir
Bazı yazarlar kelimeleri seçer, bazılarıysa kelimelerle kendini yeniden doğurur. Seçil Öztürk, bu ikinci türden. Ankara’nın içsel kıvrımlarında büyüyen, şiiri bir varoluş biçimi olarak benimseyen genç şair, hem öğretmen hem sanat aşığı olarak yeni nesillere ilham veriyor. “Çöl Kadını” adlı şiir kitabı, yalnızca bir edebi eser değil; aynı zamanda bir iç yolculuğun, bir aşkın ve bir direnişin sembolü. Turizm ve Kültür Bakanlığı tarafından Türkiye genelindeki kütüphanelere dağıtılmak üzere seçilen bu kitap, Seçil Öztürk’ün edebiyat dünyasındaki yerini sağlamlaştırıyor. Onunla, kelimelerin gölgesinde derin bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sizi tanıyabilir miyiz? Ben Seçil Öztürk, otuz yaşında şiirle yarattığı dünyaya, kendinden doğumunu başlatan Ankaralı genç bir kadın şairim. Sustuklarını çizen, anlatamadıklarını yazan yaratım yönü baskın bir sanat aşığıyım. Akademik yanını desteklemek, yeni nesil için köprü olmak adına çok okuyup bildiklerini öğreten, bilmediklerini araştıran bir öğretmenim.
Edebiyata ilginiz nasıl başladı? Başlarda içsel bir dürtü olarak ortaya çıkan edebiyat merakı zamanla bir yaşam tarzına dönüştü. Şiir yarışmalarında kazandığım her birincilik sonrası lise müdürüm kitap hediye ederdi ve ilk kapağında adımın yazılı olduğu birinciliğimi kutlayan mühürlü bir damga yer alırdı. Şimdilerde düşünüyorum da müdürümüz aslında edebiyata giden yola benim için basamak inşa etmiş. Bende de yoldan hiç şaşmadan devam ettim.

Kitap içeriği nedir? ‘Çöl Kadını’ kendime varma yolculuğumda bana eşlik eden bir şiir kitabı. Bunu söylemekten hiç vazgeçmeyeceğim; başı çeken konu: kâinatın mayası ‘AŞK’.
Genç yazar ve yazmak isteyenlere ne önerirsiniz? Her saniye bir düşünce üreten beynimiz ne kadar da boşaltamadığımız enerji ile dolu. Anlık gelen ilham perileri ne de çabuk kayboluyor! Yazı diyorum uçmayı yüzyıllardır öğrenmedi. Enerjini dönüştürecek ve yeni seni inşa edecek şeydir yazmak. Aynaya bakınca yüzünü görürsün, yazınca kafanın içini… Kolaya kaçan ve hep izleyici olan tarafta kalma, rüyan bile yazmaya değer. Okunmanın keyfini yazmam mümkün değil.

Son sözleriniz? Küçük Prens’in gülü bahçedeki diğer güllere hiç benzemez, hepsinden daha önemlidir. Çünkü suladığı, fanusun içine koyduğu, rüzgârdan koruduğu, tırtıllarını öldürdüğü, sızlandığı ya da böbürlendiği, hatta kimi zaman sustuğu sırada kulak kesildiği, sadece kendi gülüdür. İşte orada, sevdiği güle ulaşmasını engelleyen şeyin ne olduğunu anlar. Gülün ona söylediği her şey, aslında onun kendisini ne kadar sevdiğini gösteren ve onun dünyada tek olmasını sağlayan şeylerdir. Sana ait olan sözler gibi. Kendi sözlerimin de özel olduğunu fark ettiğimde bana gelen bir mesajı sizinle paylaşmak istiyorum: “Çöl Kadını” adlı eser, Turizm ve Kültür Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü’nün 2025 yılı kitap alımları kapsamında seçilerek Türkiye genelindeki kütüphanelere dağıtılmak üzere yol almıştır.
Seçil Öztürk’ün kelimeleri, yalnızca bir şairin iç dünyasını değil, aynı zamanda bir toplumun duygusal haritasını da çiziyor. “Çöl Kadını” ile başlayan bu yolculuk, aşkın, sessizliğin ve yazının gücünü yeniden hatırlatıyor. Genç yazarlar için bir ilham, okurlar içinse bir içsel keşif sunan bu eser, edebiyatın dönüştürücü gücünü bir kez daha gözler önüne seriyor. Seçil Öztürk’ün sesi, çölün ortasında yankılanan bir şiir gibi: suskun ama derin, yalnız ama evrensel.
Yorum Yazın