Yunus Karaçöl
Köşe Yazarı
Yunus Karaçöl
 

KADININ TOPLUMDAKİ DEĞERİ

  Size bu yazımda kadın cinayetlerinden, kadınlara karşı gösterilen şiddetten ya da toplum içerisinde nasıl aşağılandıklarından ziyade biraz bunların sebep ve sonuçlarına değinmek istiyorum. Çünkü bir mikrobun ana kaynağını bulmadan onu kurutup vücuttan asla atamazsınız!      Kadının toplumdaki yeri ve değeri ile alakalı yüzlerce belki binlerce yazar-şair tarafından şiirler, romanlar, hikâyeler, köşe yazıları yazıldı. Ben de bu konuyla alakalı olarak üçlemeden oluşan “BİR KADIN KAÇ MEZAR?” serisini sekiz yıllık bir araştırmanın sonucunda kaleme aldım. Kimi zaman araştırdığım olaylar nefesimin kesilmesine sebep oldu, kimi zaman yüreğime hançer gibi saplandı, kimi zaman da beni gözyaşlarına boğdu, diyebilirim. Sonraki süreçte tüm okurlarım bu eserimin isminin anlamını bana sormaya başladı. Cevabını aslında daha önceden yazıp kitabıma kendimce eklemiştim… “Bir kadının gözyaşı kadar mezarı vardır. Her biri farklı boyutta, farklı memlekette, farklı dilde... Yaşayamadıkları, yaşadıkları için, özlemleri ve hüzünleri için yüreğinde defalarca kazı yapar. Olayın değerine göre defneder duygularını. Bir kadın hep tek mezar gibi görünür ama nar kabuğu gibi açılınca ruhu, dökülür etrafa tanecikleri...”      Peki, toplumdaki kadına karşı bu kadar şiddetin sorumlusu kimlerdi, sadece eğitilmemiş barbar erkekler miydi? Bence değil! Kadına karşı şiddetin en büyük sorumlusu yine kadınlardır! Neden mi? Çünkü sen kendi erkek ile kız çocuğun arasında ilk ayrımı yaparak başlıyorsun buna; erkek çocuk paşadır, elini hiçbir şeye sürmez, her şey onun ayağına gelir, onun yaptığı çapkınlıklar başarı ile karşılanır, baş üstünde tutulur. Küçükken “Hadi amcana pipini göster!” diye kahkaha atılır. Sıra kız çocuğuna geldiği vakit işler değişir, onun yaptığı her şey ilk başta ayıplanarak anlatılır, giyimine kuşamına karışılır, evin hizmetkârı olur. Adet kanı bile büyük bir ayıpmış gibi saklanılır, bunun için markette bile kimi zaman utana sıkıla bir pedi zoraki satın alır. Bir sevdiği oldu mu namus meselesine girer, silahlar çekilir, kan dökülür! Aslında ikinci sınıf vatandaştan bir farkı yoktur. Böyle olmasına kim sebebiyet verdi? Tabii ki onu o şekilde yetiştiren önce annesi sonra da yıllar önce annesinden o şekilde gören şimdiki kızın babası...      Aile içi şiddet ve kadın cinayetlerindeki artışın en büyük sorumlusu kimdir biliyor musunuz? Bizleriz! Neden mi? Çünkü her gün, “Kız ben seni vurmaz mıyam? Saçlarından asmaz mıyam? Hele bir yanlışın görem, kanatlarını kırmaz mıyım?” gibi aptalca şarkılara eşlik edip göbek atan sonra da bunu meşrulaştıran bizleriz!      Zaten bizler sürekli çocuk istismarı ya da kadına şiddet ve cinayetlerine karşı çıkan bir millet değiliz. Sadece olayın gerçekleştiği ve duyulduğu andaki heyecanla tepki gösterip beş dakika sonra hiçbir şey olmamış ya da bir daha olmayacakmış gibi davranmaya devam ederiz. Sonuç mu, kötüler kötülüklerini gerçekleştirmeye devam eder, bizler ise kanıksadığımızla kalır sadece seyrederiz! İşin ilginç tarafı da çok iyi bir seyirciyiz... Ama bu durum asla böyle olmamalı! Kadın kimdir? Kadın; annedir, bacıdır, kardeştir, eştir, dosttur, arkadaştır, candır, yoldaştır… Kadınlarımız konuşmalı, anlatmalı, gülmeli, sevilmeli… Çünkü kadının susturulduğu yerde erkek dilsizdir, erkeğin dili kadındır. Kadın konuşup anlatmalı ki erkeğin de dili olabilsin. Oysaki sloganımız hep şu olmalı; Jin, Jiyan, Azadî! (Türkçe: Kadın, Yaşam, Özgürlük)
Ekleme Tarihi: 03 Aralık 2023 - Pazar

KADININ TOPLUMDAKİ DEĞERİ

  Size bu yazımda kadın cinayetlerinden, kadınlara karşı gösterilen şiddetten ya da toplum içerisinde nasıl aşağılandıklarından ziyade biraz bunların sebep ve sonuçlarına değinmek istiyorum. Çünkü bir mikrobun ana kaynağını bulmadan onu kurutup vücuttan asla atamazsınız!
     Kadının toplumdaki yeri ve değeri ile alakalı yüzlerce belki binlerce yazar-şair tarafından şiirler, romanlar, hikâyeler, köşe yazıları yazıldı. Ben de bu konuyla alakalı olarak üçlemeden oluşan “BİR KADIN KAÇ MEZAR?” serisini sekiz yıllık bir araştırmanın sonucunda kaleme aldım. Kimi zaman araştırdığım olaylar nefesimin kesilmesine sebep oldu, kimi zaman yüreğime hançer gibi saplandı, kimi zaman da beni gözyaşlarına boğdu, diyebilirim. Sonraki süreçte tüm okurlarım bu eserimin isminin anlamını bana sormaya başladı. Cevabını aslında daha önceden yazıp kitabıma kendimce eklemiştim…
“Bir kadının gözyaşı kadar mezarı vardır. Her biri farklı boyutta, farklı memlekette, farklı dilde... Yaşayamadıkları, yaşadıkları için, özlemleri ve hüzünleri için yüreğinde defalarca kazı yapar. Olayın değerine göre defneder duygularını. Bir kadın hep tek mezar gibi görünür ama nar kabuğu gibi açılınca ruhu, dökülür etrafa tanecikleri...”


     Peki, toplumdaki kadına karşı bu kadar şiddetin sorumlusu kimlerdi, sadece eğitilmemiş barbar erkekler miydi? Bence değil! Kadına karşı şiddetin en büyük sorumlusu yine kadınlardır! Neden mi? Çünkü sen kendi erkek ile kız çocuğun arasında ilk ayrımı yaparak başlıyorsun buna; erkek çocuk paşadır, elini hiçbir şeye sürmez, her şey onun ayağına gelir, onun yaptığı çapkınlıklar başarı ile karşılanır, baş üstünde tutulur. Küçükken “Hadi amcana pipini göster!” diye kahkaha atılır. Sıra kız çocuğuna geldiği vakit işler değişir, onun yaptığı her şey ilk başta ayıplanarak anlatılır, giyimine kuşamına karışılır, evin hizmetkârı olur. Adet kanı bile büyük bir ayıpmış gibi saklanılır, bunun için markette bile kimi zaman utana sıkıla bir pedi zoraki satın alır. Bir sevdiği oldu mu namus meselesine girer, silahlar çekilir, kan dökülür! Aslında ikinci sınıf vatandaştan bir farkı yoktur. Böyle olmasına kim sebebiyet verdi? Tabii ki onu o şekilde yetiştiren önce annesi sonra da yıllar önce annesinden o şekilde gören şimdiki kızın babası...


     Aile içi şiddet ve kadın cinayetlerindeki artışın en büyük sorumlusu kimdir biliyor musunuz? Bizleriz! Neden mi? Çünkü her gün, “Kız ben seni vurmaz mıyam? Saçlarından asmaz mıyam? Hele bir yanlışın görem, kanatlarını kırmaz mıyım?” gibi aptalca şarkılara eşlik edip göbek atan sonra da bunu meşrulaştıran bizleriz!
     Zaten bizler sürekli çocuk istismarı ya da kadına şiddet ve cinayetlerine karşı çıkan bir millet değiliz. Sadece olayın gerçekleştiği ve duyulduğu andaki heyecanla tepki gösterip beş dakika sonra hiçbir şey olmamış ya da bir daha olmayacakmış gibi davranmaya devam ederiz. Sonuç mu, kötüler kötülüklerini gerçekleştirmeye devam eder, bizler ise kanıksadığımızla kalır sadece seyrederiz! İşin ilginç tarafı da çok iyi bir seyirciyiz... Ama bu durum asla böyle olmamalı!
Kadın kimdir? Kadın; annedir, bacıdır, kardeştir, eştir, dosttur, arkadaştır, candır, yoldaştır… Kadınlarımız konuşmalı, anlatmalı, gülmeli, sevilmeli… Çünkü kadının susturulduğu yerde erkek dilsizdir, erkeğin dili kadındır. Kadın konuşup anlatmalı ki erkeğin de dili olabilsin.
Oysaki sloganımız hep şu olmalı; Jin, Jiyan, Azadî! (Türkçe: Kadın, Yaşam, Özgürlük)

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve e-magazin.tv sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.