Türk Edebiyatının Unutulmaz Şairi Can Yücel: Edebiyat ve Mizahın Öncüsü 24 Yıl Sonra Anılıyor

KÜLTÜR- SANAT (Haber Merkezi) - Edebiyat Magazin Gazetesi | 27.08.2023 - 18:03, Güncelleme: 27.08.2023 - 18:03 1143+ kez okundu.
 

Türk Edebiyatının Unutulmaz Şairi Can Yücel: Edebiyat ve Mizahın Öncüsü 24 Yıl Sonra Anılıyor

Can Yücel, Türk edebiyatının renkli kalemlerinden biri olarak, sokak dilini şiire taşıyarak ve farklı jargonları kullanarak edebiyatımıza unutulmaz eserler kazandırmış bir isim olarak anılmayı sürdürecek. Aramızdan ayrılışının üzerinden 24 yıl geçmiş olsa da onun şiirleri ve anısı hala canlılığını koruyor.
Türk Edebiyatının Unutulmaz Şairi Can Yücel: Edebiyat ve Mizahın Öncüsü 24 Yıl Sonra Anılıyor Türk edebiyatının unutulmaz şairlerinden biri olarak kabul edilen Can Yücel'in vefatının üzerinden 24 yıl geçti. Şairin sokak dili, argo kullanımı ve kendine özgü üslubu, onu sıradışı kılan ve Türk edebiyatına önemli eserler kazandıran özelliklerden sadece birkaçıydı. "Her Şey Sende Gizli", "Eğer", "Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim", "Farzet Hiç Ayrılmadık" ve "Sevgi Duvarı" gibi pek çok önemli şiire imza atan Can Yücel, Türk edebiyatının unutulmaz isimleri arasında yerini sağlamlaştırmıştı. Eğitimci ve şair Hasan Ali Yücel'in oğlu olarak 21 Ağustos 1926'da İstanbul Kumkapı'da doğan Can Yücel, edebiyata olan ilgisini erken yaşlarda keşfetti. İlkokul yıllarından itibaren edebiyat dünyasına olan ilgisi, babasının da edebiyatla iç içe olmasıyla daha da pekişti. Ancak babası Hasan Ali Yücel'in sürekli İstanbul dışında görev yapması nedeniyle çocukluğu büyük ölçüde ailesinden uzakta geçti. Bu durum, onun çocukluk dönemini biraz yalnız geçirmesine neden oldu. Babası bir maarif müfettişi olarak görev yaptığından, Yücel'in ömrü çoğunlukla İstanbul dışında geçti.   Ortaöğrenimine ikiz kardeşi Canan Yücel ile birlikte 1938 yılında Taş Mektep'te başlayan Can Yücel, edebiyat öğretmeni Cevdet Kudret'in yönlendirmesiyle şiirle daha yakından ilgilendi. Eğitimi sırasında şiir okumaları yaparak dünya edebiyatını tanıdı ve Latince öğrendi. Bu dönemde edebiyatla olan ilişkisi giderek güçlendi ve ilerleyen yıllarda ünlü eserlerine imza atmasına vesile oldu. Şairliğinin yanı sıra müziğe de ilgi duyan Yücel, babasının musiki çevresinin etkisiyle musikiyle yakından ilgilendi. Babasıyla birlikte müziğin büyülü dünyasına adım atan Yücel, bu deneyimleri ilerleyen yıllarda eserlerine de yansıttı. Can Yücel'in şiirlerinde ironik bir üslup tercih etmesi, halk türkülerinin deyişlerini ve argo sözcükleri kullanması, onu sıkıntılı zamanlar yaşamaya yönlendirdi. Ancak bu durum, onun eserlerinin özgünlüğünü ve sokaktaki gerçek yaşamı yansıtmasını sağladı. "Yaşamım benim en güzel şiirim" diyen Yücel, doğadan insanlara, duygulardan heyecanlara kadar geniş bir yelpazede yazdığı şiirleriyle edebiyatseverlerin gönlünde taht kurdu. Edebiyatla olan ilişkisi konusunda şunları söylemişti: "Farsça öğrenemedim. Arapça öğrenemedim ama Divan edebiyatını okuyabildim. Daha çok musikiyle ilgilendim. Babamın çevresi musiki çevresiydi. O zamanki radyo büyük bir okuldu, akademi sayılabilirdi. Oranın büyükleriyle daima toplantı halindeydi babam. En büyük zevki musikiydi. Onlardan Mevlevi musikisinin yanı sıra Yunus, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan ve birçok halk ozanını öğrendim." Can Yücel, eğitimini tamamladıktan sonra İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde Latince ve Yunanca eğitimi aldı. Ardından Londra'da BBC Radyo'nun Türkçe bölümünde spiker olarak çalıştı ve çeşitli elçiliklerde çevirmenlik yaptı. Askerliğini Kore'de tamamlayan Yücel, Türkiye'ye döndükten sonra turist rehberliği gibi çeşitli işlerde çalıştı. Can Yücel'in hayatı sadece edebi başarılarıyla değil, siyasi duruşu ve hapis cezalarıyla da şekillendi. Che Guevara ve Mao Zedong gibi isimlerin eserlerini çevirmesi nedeniyle 12 Mart 1971 darbesinin ardından 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1974 yılında genel afla hapisten çıkan Yücel, hapis döneminde yazdığı "Bir Siyasinin Şiirleri" adlı kitabı yayımladı. 1980 sonrası dönemde de siyasal içerikli eserleri nedeniyle hapis cezalarıyla karşılaştı. Babasına, eşine, çocuklarına ve ailesine yazdığı şiirlerle tanınan Can Yücel, kendi özgün üslubuyla Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olarak anılmaya devam ediyor. Usta şair, 12 Ağustos 1999'da aramızdan ayrılsa da eserleri hala okuyucularla buluşmaya devam ediyor ve Türk edebiyatının özel bir köşesinde yer alıyor. Onun samimi ve yalın dili, mizahi yaklaşımı ve toplumsal duyarlılığı, edebiyatseverlerin gönlünde iz bırakmış ve kuşaklar boyunca hatırlanmaya devam edecek. Can Yücel, Türk edebiyatının renkli kalemlerinden biri olarak, sokak dilini şiire taşıyarak ve farklı jargonları kullanarak edebiyatımıza unutulmaz eserler kazandırmış bir isim olarak anılmayı sürdürecek. Aramızdan ayrılışının üzerinden 24 yıl geçmiş olsa da onun şiirleri ve anısı hala canlılığını koruyor.
Can Yücel, Türk edebiyatının renkli kalemlerinden biri olarak, sokak dilini şiire taşıyarak ve farklı jargonları kullanarak edebiyatımıza unutulmaz eserler kazandırmış bir isim olarak anılmayı sürdürecek. Aramızdan ayrılışının üzerinden 24 yıl geçmiş olsa da onun şiirleri ve anısı hala canlılığını koruyor.

Türk Edebiyatının Unutulmaz Şairi Can Yücel: Edebiyat ve Mizahın Öncüsü 24 Yıl Sonra Anılıyor

Türk edebiyatının unutulmaz şairlerinden biri olarak kabul edilen Can Yücel'in vefatının üzerinden 24 yıl geçti. Şairin sokak dili, argo kullanımı ve kendine özgü üslubu, onu sıradışı kılan ve Türk edebiyatına önemli eserler kazandıran özelliklerden sadece birkaçıydı. "Her Şey Sende Gizli", "Eğer", "Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim", "Farzet Hiç Ayrılmadık" ve "Sevgi Duvarı" gibi pek çok önemli şiire imza atan Can Yücel, Türk edebiyatının unutulmaz isimleri arasında yerini sağlamlaştırmıştı.

Eğitimci ve şair Hasan Ali Yücel'in oğlu olarak 21 Ağustos 1926'da İstanbul Kumkapı'da doğan Can Yücel, edebiyata olan ilgisini erken yaşlarda keşfetti. İlkokul yıllarından itibaren edebiyat dünyasına olan ilgisi, babasının da edebiyatla iç içe olmasıyla daha da pekişti. Ancak babası Hasan Ali Yücel'in sürekli İstanbul dışında görev yapması nedeniyle çocukluğu büyük ölçüde ailesinden uzakta geçti. Bu durum, onun çocukluk dönemini biraz yalnız geçirmesine neden oldu. Babası bir maarif müfettişi olarak görev yaptığından, Yücel'in ömrü çoğunlukla İstanbul dışında geçti.

 

Ortaöğrenimine ikiz kardeşi Canan Yücel ile birlikte 1938 yılında Taş Mektep'te başlayan Can Yücel, edebiyat öğretmeni Cevdet Kudret'in yönlendirmesiyle şiirle daha yakından ilgilendi. Eğitimi sırasında şiir okumaları yaparak dünya edebiyatını tanıdı ve Latince öğrendi. Bu dönemde edebiyatla olan ilişkisi giderek güçlendi ve ilerleyen yıllarda ünlü eserlerine imza atmasına vesile oldu.

Şairliğinin yanı sıra müziğe de ilgi duyan Yücel, babasının musiki çevresinin etkisiyle musikiyle yakından ilgilendi. Babasıyla birlikte müziğin büyülü dünyasına adım atan Yücel, bu deneyimleri ilerleyen yıllarda eserlerine de yansıttı.

Can Yücel'in şiirlerinde ironik bir üslup tercih etmesi, halk türkülerinin deyişlerini ve argo sözcükleri kullanması, onu sıkıntılı zamanlar yaşamaya yönlendirdi. Ancak bu durum, onun eserlerinin özgünlüğünü ve sokaktaki gerçek yaşamı yansıtmasını sağladı. "Yaşamım benim en güzel şiirim" diyen Yücel, doğadan insanlara, duygulardan heyecanlara kadar geniş bir yelpazede yazdığı şiirleriyle edebiyatseverlerin gönlünde taht kurdu.

Edebiyatla olan ilişkisi konusunda şunları söylemişti: "Farsça öğrenemedim. Arapça öğrenemedim ama Divan edebiyatını okuyabildim. Daha çok musikiyle ilgilendim. Babamın çevresi musiki çevresiydi. O zamanki radyo büyük bir okuldu, akademi sayılabilirdi. Oranın büyükleriyle daima toplantı halindeydi babam. En büyük zevki musikiydi. Onlardan Mevlevi musikisinin yanı sıra Yunus, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan ve birçok halk ozanını öğrendim."

Can Yücel, eğitimini tamamladıktan sonra İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde Latince ve Yunanca eğitimi aldı. Ardından Londra'da BBC Radyo'nun Türkçe bölümünde spiker olarak çalıştı ve çeşitli elçiliklerde çevirmenlik yaptı. Askerliğini Kore'de tamamlayan Yücel, Türkiye'ye döndükten sonra turist rehberliği gibi çeşitli işlerde çalıştı.

Can Yücel'in hayatı sadece edebi başarılarıyla değil, siyasi duruşu ve hapis cezalarıyla da şekillendi. Che Guevara ve Mao Zedong gibi isimlerin eserlerini çevirmesi nedeniyle 12 Mart 1971 darbesinin ardından 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1974 yılında genel afla hapisten çıkan Yücel, hapis döneminde yazdığı "Bir Siyasinin Şiirleri" adlı kitabı yayımladı. 1980 sonrası dönemde de siyasal içerikli eserleri nedeniyle hapis cezalarıyla karşılaştı.

Babasına, eşine, çocuklarına ve ailesine yazdığı şiirlerle tanınan Can Yücel, kendi özgün üslubuyla Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olarak anılmaya devam ediyor. Usta şair, 12 Ağustos 1999'da aramızdan ayrılsa da eserleri hala okuyucularla buluşmaya devam ediyor ve Türk edebiyatının özel bir köşesinde yer alıyor. Onun samimi ve yalın dili, mizahi yaklaşımı ve toplumsal duyarlılığı, edebiyatseverlerin gönlünde iz bırakmış ve kuşaklar boyunca hatırlanmaya devam edecek.

Can Yücel, Türk edebiyatının renkli kalemlerinden biri olarak, sokak dilini şiire taşıyarak ve farklı jargonları kullanarak edebiyatımıza unutulmaz eserler kazandırmış bir isim olarak anılmayı sürdürecek. Aramızdan ayrılışının üzerinden 24 yıl geçmiş olsa da onun şiirleri ve anısı hala canlılığını koruyor.

İstanbul HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve e-magazin.tv sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.