Yorumlar
Ali Yurtseven
Tebrik ederimSelda
Kokinanın anlamı çok güzelmiş hem görsel hem duygusal bir anlamı varmış emeğinize sağlık

Yeni yıl yaklaşırken İstanbul’un sokaklarında, çiçekçilerin vitrinlerinde beliren kırmızı-yeşil kokinalar, yalnızca bir yılbaşı süsü değil; şehrin çok eski bir hikâyesinin hâlâ nefes alan parçasıdır. Her dalı, geçmişi bugüne bağlayan bir iplik gibi ince, yumuşak ve dirençlidir.
Kokina, Rumca “kökino” yani “kırmızı” kelimesinden doğar. Ancak bu zarif süs, tek bir bitkiden oluşmaz; yeşil gövdesi Ruscus dallarından, kırmızı meyveleri ise sarmaşık türlerinin meyvelerinden gelir. Yüzyıllardır İstanbul’un bazı semtlerinde kadınların elleriyle bir araya getirilir. Bu yönüyle kokina, bir bitkiden çok, kuşaktan kuşağa aktarılan bir emeğin sessizliğini taşır.
Osmanlı döneminde özellikle Rum aileler, yeni yılın bereketle gelmesi için evlerine kokina alırdı. Kırmızı meyveler kötülüklerden koruyucu bir niyet taşır; yeşil dallar yılın uzun ve sağlıklı geçmesini simgelerdi. Aynı gelenek, İstanbul Yahudi toplumunda da benzer bir anlamla devam ederdi. Böylece kokina, semtlerin sokak aralarında yaşayan toplulukların ortak umuduna dönüşürdü.

Cumhuriyet yıllarıyla birlikte bu gelenek, Beyoğlu’ndan Kadıköy’e, Şişli’den Üsküdar’ın sakin sokaklarına kadar genişledi. Çiçekçiler kokinayı, yeni yıl müjdesi olarak vitrinlerinin en önüne koydu; İstanbul’dan Anadolu’nun birçok şehrine de buradan yayıldı. Bugün hâlâ Balat, Fener ve Kurtuluş gibi semtlerde bazı aileler, annelerinden öğrendikleri bu el işçiliğini sürdürür. Her yıl aralık ayında kapı önlerinde görünen o küçük kırmızı taneler, aslında bu sessiz emeğin izleridir.
Kokina bugün bize geçmişten bir haber taşır: Umut, insanın elinde şekillendirdiği küçük detaylarda saklıdır. Yeni yılın gelişi, yalnızca takvim değiştirmek değildir; yeniden niyet etmek, geleceğe eli açık bir adım atmaktır. Bir evin kapısına asılan kokina, tam da bu niyetin kırmızı-yeşil bir sembolü olarak yaşamaya devam eder.

Yorum Yazın