
Bugün 1 Eylül. Takvimler Dünya Barış Günü’nü gösteriyor. Ancak bu tarih, Antakya Çevre Koruma Derneği’nin açıklamasında da vurgulandığı gibi, yalnızca kutlama değil; aynı zamanda bir yüzleşme, bir hatırlatma ve bir mücadele çağrısı niteliği taşıyor.
Dernek, insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olan İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ilan edilen bu özel günün, hâlâ süren savaşlar, şiddet ve ayrımcılık karşısında gerçek anlamını yitirdiğini savunuyor. Açıklamada, barışın yalnızca savaşın yokluğu değil; kadınların, çocukların, doğanın ve özgürlüklerin varlığıyla tanımlanması gerektiği vurgulanıyor.
Antakya’nın yaşadığı büyük deprem felaketinin ardından, “barış” kavramı bölge halkı için daha da somut bir anlam kazanmış durumda. Dernek, depremlerin kader değil, önlenebilir bir afet olduğunu hatırlatarak, toplumsal bilincin yükseltilmesi gerektiğini belirtiyor. Bu bağlamda, barışın yalnızca uluslararası ilişkilerde değil, doğayla ve toplumla kurulan ilişkilerde de tesis edilmesi gerektiği ifade ediliyor.
Açıklamada Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözüne atıfla, ezilenlerin, yoksulların ve özellikle kadınların özgürleşmesinin barış mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olduğu dile getiriliyor. Dernek, etnik kökeni, dili, dini ne olursa olsun tüm halkların barış içinde yaşama hakkını savunuyor ve bu uğurda ortak mücadele çağrısı yapıyor.
Antakya Çevre Koruma Derneği’nin bu açıklaması, yalnızca bir bölgenin sesi değil; savaşsız, işgalsiz, sömürüsüz bir dünya hayalini kuran herkesin ortak vicdanına dokunan bir metin. Edebiyatın ve çevrenin kesiştiği bu çağrıda, barış bir kavramdan öte, yaşanabilir bir dünyanın temel taşı olarak yeniden tanımlanıyor.

Yorum Yazın