Bir annenin en büyük arzusu, evladının hayalini gerçekleştirdiğini görmekle birlikte, bunu güvenle ve bilinçle yapmasıdır. Ben de tam bu sebeple, 18 yaşına adım atan oğlum Aren’in motosiklet sevgisini yalnızca bir tutku olarak görmedim; onun için doğru bir yola dönüştürmeye karar verdim.

Aren, motosiklet ehliyeti almadan önce, ilk adımını Yamaha Riding Academy’de attı. Tuzla’daki özel pistte, profesyonel eğitmenimiz Metehan Hoca’nın rehberliğinde gerçekleşen eğitimde yalnızca sürüş tekniklerini değil, aynı zamanda dikkat, denge ve sorumluluk duygusunu da öğrendi. Aren’in yanında yer alan arkadaşları ve alandaki disiplinli yaklaşım, bu günü unutulmaz bir deneyime dönüştürdü.

Aren yalnız değildi. O gün pistte onunla birlikte aynı heyecanı paylaşan iki yeni yol arkadaşı da vardı: Doktor Meryem ve yazılım mühendisi Aytaç. Eğitim boyunca birlikte süren bu üç genç, kısa sürede ortak bir bilinçte buluştular. Aralarında doğan dostluk, sadece motosiklet tutkusu değil, aynı zamanda güvenli sürüşe verilen ortak değerle örüldü.
Tanışmaları, eğitimin ruhunu daha da güzelleştirdi; öğrenmeye olan açık yürekleriyle piste adım atarken hem bilgiye hem dostluğa uzanan sağlam bir yolculuğun kapısını araladılar.

Katılım sertifikasını alırken gözlerinde gördüğüm şey yalnızca sevinç değildi; bu, bir hayalin bilinçli temeller üzerine inşa edilmesinin verdiği huzurdu.
Her ebeveyn gibi ben de biliyorum ki yollar uzun, hayat kısa. Ama en önemlisi: yolculuğun güvenle yapılması.

Bugün yalnızca oğlumun değil, gelecekte trafikte yer alacak tüm gençlerin hikâyesine bir örnek düşmek istedim. Eğitim almadan, ustalaşmadan, sadece ehliyet belgesiyle yola çıkılmaması gerektiğini; sürüşün bir yaşam biçimi olduğunu anlatmak istedim.

Teşekkürler Yamaha Riding Academy.
Teşekkürler Metehan Hoca.
Ve teşekkürler Aren, bu yolu birlikte yürümeme izin verdiğin için.