Sevgili okurlarım, günaydın. Kar ve buz, soğuk ve sıcak birbirini ardı ardına hızlıca geçip giden zaman... Çocukluğum, gençliğim gibi. Hangisini yakalayabilirim ki? Kelebeğin üç günlük ömrü gibi. Şairin de dediği gibi, geçti gitti birkaç günlük fasıldı. Peki, heybemizde ne var? Bir çocuğun minnettar gülüşü ya da bir hayır duası, secdeye ağlayarak yapılan. Elimizde hangisi var, bilmiyorum, ama bir umudum yarına dair. Bazı zamanlar darbe alsak da, her zaman milim milim karı delip güneşe ulaşmak isteyen düşlerim var benim. Olmaz diyenlere inat, Karadenizli yanım haykırıyor: Oyun daha bitmedi, şah hala ayakta dimdik. Kalelerin yıkılmış olması veziri güçsüz kılmaz. Aksine daha da hırslandırır.
Şimdi hayatımızda bir yokuş çıkıyoruz. Zaman zaman yorulup dinlenmek için bir molası, duraksaması olduğumuz hayatı sorgulayıp karmaşık bir ruh haliyle tekrar devam etmemiz gereken bir süreçtir ömrümüz. Bir namazlık saltanatla bitip, 2 metre beze sarılıp bir çukurda son bulan. Ne zaman geçti onca vakit ya da daha dün gibiydi pamuk şekeri için koşan çocukluğumuz? Annemizin "hava kararmadan gel" dediği günler. Anne, artık hava karardı ve biz dışarıdayız. Bu sefer çocuklar oyuncağımı aldı diye ağlamıyorum, şimdi ki oyun hayat ve parkurları daha zor.
Üşüyor ellerim soğuk kış günlerinde, yine ovuşturup cebime koyuyorum sanki hiç üşümeyecekmişim gibi. Sorunlar yağmur gibi yağıyor, keskin virajlar var. Hayat çok bilmeyenli denklem gibi, değişkenleri farklı bilinmeyeni bulunamayan. Yanlışın doğru, doğrunun yanlış görüldüğü zamanlardan geçiyoruz. Neyin niçin yapıldığı belli olmayan, her şeyin hızlıca tüketilip atıldığı bir dönemdeyiz. Tıpkı bir çiy tanesi gibi, hayatın soğuk yüzüyle karşılaşıp akıp gidiyor ömrümüz.
Bu yorucu hayat serüveninde yolu azim ve kararlılıkla yürüyüp, karşılaştığımız her zorlukla daha güçlenerek devam etmeliyiz. Unutmayalım ki manzara görmek istiyorsak yokuşu çıkmalıyız. Hepinize umut dolu günler diliyorum. Sevgiyle kalın...
Yazan : Filiz Şengül